Özkürtün İlçe Mi? Bir Kasabanın Hikâyesi ve Kimlik Arayışı
Bir kasabanın adını duyduğumda gözlerim hep eski haritalara kayar. Bu kasaba, bir zamanlar pek kimseye anlattığımda adını duyduğunda “Neresi orası?” diyen bir yerdi. Ama zamanla, Özkürtün’ün ne kadar derin bir hikâyesi olduğunu anlamaya başladım. Düşüncelerim de, kelimelerim gibi, bu hikâyenin içinde kayboldu. Hadi, sizi de bu hikâyenin içine alayım.
Bir Kasabanın Kimlik Arayışı
Özkürtün, Türkye’nin Karadeniz Bölgesi’nde yer alan, nüfusu küçük ama kalbi büyük bir belde. İlçe olup olmadığı tartışılan, kimlik ve aidiyet sorunları yaşayan bir kasaba. Herkes burayı ilçe olarak görmek istese de aslında şu an sadece bir köy. Ama bir köyün, sadece toprakla, evlerle, yollarla tanımlanamayacağını anlayarak büyüdüm ben. Özkürtün’ün içindeki insanlar gibi, kasabanın da derin bir kimlik arayışı var. Her köşe başı, her taş, her eski bina bir soru işareti sormaya devam ediyor.
Selim ve Ayşe: Bir Yerin Çözümü ve Bir Yerin Hikâyesi
Selim, her zaman çözüm odaklı bir adam olmuştur. İşleri her zaman kolaylaştırmak isteyen, yolunu bulmaya çalışan, sistematik bir zihin yapısına sahipti. Özkürtün’ün ilçe olup olmadığı, Selim için her şeyden önce çözülmesi gereken bir meseleydi. “Bir yerin ilçe olması, orada yaşayan insanların da kimliğini pekiştirir,” diye düşünüyordu. O, her şeyi analiz edip netleştirmenin peşindeydi. Harita, rakamlar, nüfus artışı… Her şeyin bir hesabı vardı.
Ayşe ise tamamen farklı bir bakış açısına sahipti. Her zaman empatik, ilişkisel bir yaklaşım benimsemişti. Onun için Özkürtün, yalnızca coğrafi bir alan ya da nüfus sayısını geçebilecek kadar pratik bir mesele değildi. Ayşe, kasabanın ruhunu, orada yaşayan insanların hikâyelerini, geçmişteki anılarını savunuyordu. Özkürtün’ün ilçe olup olmadığı, sadece o kasabanın içinde yaşayanların kalbinde var olan bir soru işaretiydi. Onun için, kasabanın ilçe olup olmaması, insanlar arasında bir aidiyet hissi yaratıp yaratmadığıyla ilgiliydi.
Selim’in Düşüncesi: İlçe Olmak, Güçlü Olmaktır
Selim bir sabah, Özkürtün’ün ilçe olması için başvurular hazırlamaya başladı. Kasabanın nüfusu artıyordu, altyapı gelişmişti, okullar yeni inşa ediliyordu. Her şey ilçelik için hazır gibiydi. “Buraya bir belediye binası, birkaç kamu binası, hatta bir posta merkezi kuralım. İlçelik sadece bir statü meselesi değil, aynı zamanda kasabamızın gücünü simgeliyor,” diyordu. Onun gözünde, bir yerin ilçe olması, her şeyden önce bir düzenin, bir kimliğin yerleşmesi demekti.
Ama bir sabah, Selim’i görebildiği kadar net bir şekilde görünmeyen bir şey vurdu. Yolda yürürken eski taşlardan birine takıldığında, elindeki haritayı düşürdü. Bu, Özkürtün’ün sadece haritalarda değil, insanların yüreklerinde de bir yer edinmesi gerektiği anıydı. İlçe olmak, sadece bir mekanın resmi kimliğini almak değil, aynı zamanda o bölgenin duygusal anlamını kabul etmekti.
Ayşe’nin Görüşü: Kimlik, Ruh ve Bağlılık
Ayşe, Özkürtün için bir kasaba olmanın, oradaki insanların kalbindeki yerinin derinliğine inmenin daha önemli olduğunu biliyordu. “Burası sadece bir harita parçası, bir yerleşim yeri değil. Burası yıllardır yaşanmışlıklarla dolu bir yer. Bir ilçelik, sadece belgelerle değil, insanların aralarındaki bağlarla kurulmalı. Bir yerin ilçe olup olmadığı, ona olan bağlılıkla doğrudan ilişkilidir,” diyordu.
Ayşe, kasabanın çarşısında geçirdiği zamanları, parkta oturan yaşlıları, çay içen kadınları düşünerek, bu kasabanın en güçlü yanının bağlılık olduğuna inanıyordu. İlçe olma meselesinin, kasabanın sakinlerinin içindeki “birlik” duygusuyla pekiştirilmesi gerektiği kanısındaydı. Çünkü bir yerin gerçek kimliği, harflerle ya da resmi belgelerle değil, o yerin insanlarının ne hissettiğiyle şekillenir.
Sonuç: İlçe Olmak, Birlikte Olmaktır
Selim ve Ayşe’nin bakış açıları birbirine zıt görünse de aslında bir arada bir anlam taşıyorlardı. Kasaba, resmi olarak belki ilçe olmayacak, belki bu yolda daha yıllarca bekleyecekti. Ancak, bir kasabanın kimliği, her şeyden önce orada yaşayan insanların arasındaki bağda, paylaşılan hatıralarda, ilişkilerde, mücadelelerde gizlidir.
Özkürtün için belki de önemli olan şey, ilçe olmak değil, hep birlikte bir arada var olabilmektir. Zamanla, kasabanın halkı bu sorunun cevabını kendi içinde bulur. İster ilçe olsun, ister köy, Özkürtün’ün gerçek kimliği, oradaki insanlarda ve kalplerde şekillenecektir.
Sizi de Hikâyemize Dahil Ediyoruz
Siz ne düşünüyorsunuz? Özkürtün’ün ilçe olup olmaması sizce bir kimlik meselesi midir, yoksa kasabanın ruhu, halkı ve bağları mı daha önemli? Yorumlarınızla bu hikâyeye katkı sağlarsanız, hep birlikte bu konuyu daha da derinleştirebiliriz.